Şükür Kavuşturana! (Son gün)


Yavaş yavaş güneş yüzünü göstermeye; ağaçlar çiçeklenmeye başlamışken akabinde benim gibi polene alerjisi olanlar da bu güzelliklerden nasibini alıyor.Üstüne bir de grip olursanız kafanızı kaldıramıyorsunuz.İşte bu sebeplerden ötürü kaç gündür bir önceki postların devamı gelemedi.Bu arada blogger bile değişmiş,yeni bir hal almış.Neler neler olmuş...Neyse efendim, affınıza sığınarak yavaş yavaş son günün bazı yarışmalarından bahsedeyim.


Leyla ile Mecnun'u izleyenler bilirler.Dizide "Uzaylı Zekiye" diye bir karakter vardı.Bir olayın sonunu görmek istemediği için sürekli "Bitmesiiinnn..." diye tepkiler veriyordu bu kızımız.Son gün ben de kendimi Zekiye gibi hissettim.Ne ara geçti koskoca üç gün...Anlamadım açıkçası.


Son gün ağırlıklı olarak finallerle ve tabii finaller olunca heyecan, coşku, şaşkınlık, hayal kırıklığı ve daha nice duygularla doluydu.Öğleden sonra başlayan yarışmalarda açılışı kadınlar sırıkla atlama finali yaptı.Bu branşta akla gelen ilk isim kuşkusuz Yelena Isinbayeva.Kendisinin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hatırı sayılır bir hayran kitlesi var.Uzun zamandır düşüş yaşayan Yelena, İstanbul'a gelmeden önce katıldığı salon yarışında resmen geri döndü.Kendisine ait olan 5.00m lik rekoru Stockholm'de 5.01m yaptı. Durum böyle olunca "Acaba Yelena İstanbul'da da bize tarihi bir an yaşatır mı?" beklentisine girdik.Yarışma 14:00'da olduğu için 12:00'da ısınmaya başlamışlar.Atlayışlar 4.30m ile başladı.Yelena 4.70m ile başlamaya karar vermiş.Kendisini yarışırken görebilmek için uzun süre beklemek zorunda kaldık.Sıra Yelena'ya gelinceye kadar Fransız Vanessa Boslak'ın 4.70'e kadar tıkır tıkır gittiğini gördük.Devamını getiremedi ama 4.70m Fransa rekorunu kırmaya yetti.Zaten bu derece ile gümüş madalyayı elde etmiş oldu.Yarışmanın sonunda üçüncü olan isim Britanyanlı Holly Bleasdale idi. Genç atlet Holly, Vanessa ile aynı dereceyi geçmiş olmasına rağmen toplamda daha fazla 'geçersiz atlayışı' bulunduğu için üçüncü sıraya yerleşti. Aslında ilk üçün içinde görebileceğimizi düşündüğüm bir diğer isim Alman Silke Spiegelburg idi.Bu sezon 4.77'si vardı.Finale 4.65m ile veda etti.


Dönelim Yelena'ya. 4.70m ile başlangıç yapıp geçtiği takdirde ilk üçe gireceği kesinleşmişti.16 kişilik finalde Yelena dışında Vanessa ve Holly kalmıştı.Dediğim gibi onlar 4.70'ten sonra veda ettiler.Yelena çıtayı 4.80'e yükseltti.İlk geçişte başarılı olduktan sonra rekor denemesine başladı.Maalesef 5.02'lik  rekor gelmedi.Yalnız başından beri salonun atmosferi görülmeye değerdi.Yelena rekor kıramadığı halde bu kadar coşku varsa bir de rekor kırsaydı ne olurdu bilemiyorum...


Isinbayeva yarışma sonrasında Eurosport Türkiye'ye güzel bir röportaj vermiş.Rekorun neden gelemediğini açıklamış. Buradan ulaşabilirsiniz.


Kadınlar sırık mücadelesi devam ederken kadınlar uzun atlama finali başlamış; kadınlar 60m yarı finali ile erkekler 60m engelli yarı finali koşulmuştu bile.


Kadınlar uzun atlama finali en çekişmeli yarışmalardan biriydi.2010'da Doha'da dünya salon şampiyonu olan ABD'li Brittney Reese, Yelena gibi Türkiye'de hatırı sayılır hayran kitlesi bulunan Rus Darya Klishina, 6.90m ile bu sezonun kişisel en iyi derecesine sahip diğer ABD'li Janay Deloach ve ikinci hakkından sonra açılan Britanyalı Shara Proctor iddaalı isimlerdi.Finalde hiç hatalı atlayışı bulunmayan Klishina 6.85 ile dördüncü oldu.İlk üçe kalanlar belliydi ama kimin hangi madalyayı boynuna takacağı ise son haklarda belli oldu.Çılgın kadın Reese 7.23m atlayıp resmen uçtu.Janay Delolach 6.98 ile bir sürpriz yaparak Shara Proctor'ı son anda geride bıraktı.Proctor da 6.89 ile üçüncü oldu.






Erkekler 3000m de özellikle son metrelerden bahsedeceğim.Aklımda yer eden kısım orası çünkü.Son Avrupa salon şampiyonu şeker insan Mo Farah'ın ilk üçe girebilmek için son dönemeçteki yani 100m nin içindeki yüz ifadesini görmeliydiniz.Kendini ne kadar zorladığı yüzünden belliydi.Tabii rakipleri de güçlü isimler, gözler "Birinci olacak kesin" diye Bernard Lagat'ın üzerinde, ama gönlüm Mo Farah'ın dereceye girmesinden yanaydı.Farah dördüncü olarak bitirdi yarışı.Sonradan bir açıklama yapıldı.Bronzu Farah'ın alacağı söylendi.Müdahale varmış Farah'a.Madalya töreninde baktık Kenyalı Cheruiyot Soi'ye gitmiş bronz.Yani bir değişiklik olmamış.Hiçbir şey anlamadık.Tamamen hayal kırıklığı...






"Sirtaki" eşliğinde finale kalan komşu Dmitrios Chondrokoukis 2.33m ile erkekler yüksek atlamada şampiyon oldu. Aynı zamanda kişisel en iyi derecesini geliştiren komşu sevincini bakın nasıl anlatıyor.






Kadınlar 4x400m bayrak yarışı şaşırtıcı bir şekilde sonuçlandı.ABD takımı birinciliği son anda Büyük Britanya'ya kaptırdı.Salondaki atmosferi belli etmesi açısından yarışma videolarını koymak çok daha yerinde bir paylaşım olacak.ABD'nin son adamı 400m'nin İstanbul'daki şampiyonu Sanya Richards-Ross geçilirken...






Son olarak erkekler 60m engelli finaline bakalım.Göz kamaştıran bir teknikle,engellere hiç dokunmadan rahat rahat geçen Çinli Xiang Liu resmen nazara geldiğini söyleyebilirim. :) Yarı finalinde iyi bir çıkış yaparak seriyi birinci tamamlamıştı ama finalde tam tersi oldu.Hatta finalde reaksiyonlara baktığımızda en kötü reaksiyona sahip ikinci isim.Yarışmayı tekrar izlediğimizde ABD'li Arries Merritt ile ilk iki engele aynı anda giriyor gibi gözükse de üçüncü engelden sonra ara açılıyor.Saliseler konuşuyor.








Yazımı burada noktalarken, şampiyona boyunca 3-4 kez duyduğum ve yanımdaki Fransızların bile eşlik ettiği güzel,kıpır kıpır,tam baharlık bir şarkı ile veda ediyorum.Ayhan Sicimoğlu'ndan "En Estambul" geliyor.İçiniz açılsın...










2 Responses to “Şükür Kavuşturana! (Son gün)”

  1. Artık geceleri rahat uyuyabiliriz, yazı serisi tamamlanmıştır. :)

    Tekrardan teşekkürler, turnuva öncesi, esnasındaki ve sonrasındaki yazıların, tweetlerin için. Takip edemediğim, kaçırdığım başlıkları yakalama şansım oldu.

    Son olarak şunu ekleyeyim. 3000m erkeklerdeki bronz madalya konusuna. Biz de aynen salonda olduğumuz için podyumu görünce biraz şok olmuştuk, çünkü dediğin gibi Farah'ın 3. lüğe yükseldiği söylenmişti.

    Bunu turnuvayı takiben @Scienceofsport ile de twitterdan konuştuk. Bu arada takip etmiyorsan bloglarını takip etmelisin, bilimsel spor alanındaki çok detaylı yazıları var. Olay şöyle olmuş sanırım, ilk önce İngilizler itiraz etmiş, kabul etmişler Soi'yi diskalifiye etmişler. Sonra Kenyalılar itiraz etmiş, onu da kabul etmişler, Soi'yi kürsüye geri koymuşlar. Tam anlamıyla bir muamma aslında. Özeti "itiraz ettiğin sürece kabul ediliyor, itiraz eden haklı çıkıyor." Bu konuda ikimiz de aynı fikirdeydik. Doğrusu ve haliyle mantıklı olanı, bir itiraz varsa, ilgili tüm katılımcıları dinlemek ve sonrasında nihai kararı vermek.

    Son soru, sırada ne var? :)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim...
    Evet Farah'ın açıklamalarını izledim.Müdahale vardı dedi.Yarışma esnasında bana da öyle geldi aslında.Bir yerde tökezlediler,dengelerini kaybettiler ama pek anlamadım.Yani ayakları bile çarpışmış olabilir.Neyse neticede dediğin gibi itiraz eden haklı çıktı...
    Sırada...Var tabii güzel şeyler.Sürpriz diyeyim :P

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.