Şükür Kavuşturana! (İkinci gün)



Eskiden İzmir Atatürk Stadı’na yakın bir yerde otururduk.Kendimi bildim bileli ailecek en büyük eğlencemiz Göztepe maçlarına gitmekti.Yürüyerek ya da bisikletle rahat rahat ulaşırdık stada.Kuzenler, arkadaşlar kim varsa şarkılar söyleye söyleye giderdik.Ligdeki durumu ne kadar farkındaydık bilmem ama, birlikte geçirilen vakti farkında olduğumuz kesindi.

Büyüyünce her şey değişiyor; zevkler, tercihler...Eskisi gibi bir araya gelmeye vakit olmuyor; bir türlü denk gelmiyor.

Dünya Salon Atletizm Şampiyonası’ nın ikinci gününde çocuklarının elinden tutup gelen anne babaları görünce aklıma geldi tüm bunlar.Şampiyona boyunca beni en çok sevindiren görüntü kesinlikle bu oldu.Bir çocuğun sevdikleriyle beraber sosyalliğin tavana vurduğu böyle büyük bir organizasyonda bulunması onlara çok şey katacaktır. 



Evet böyle önemli bir konuyla başlangıç yaptıktan sonra, gelelim ikinci günde neler olduğuna.

Gözümüze ilk çarpan, seyirci sayısında düne göre bir artış olduğuydu.Geleneksel ve sosyal medyada yapılan tanıtım çalışmalarının yetersiz ve geç kalmış olduğunu göz önünde bulundurursak salonun tahminimden kalabalık olduğunu söyleyebilirim.

Bildiğiniz gibi şampiyonanın ilk madalyaları erkekler gülle atma branşına gitti.Bunun dışında dün başlayan ve biten yarışmalardan biri de pentatlondu. Altın madalya için mutlak favori olan Jessica Ennis, gülle atma ve uzun atlamada yaşadığı düşüşle yerini Natalya Dobrinska’ya kaptırdı.48 puanlık farkla birinci olan Ukraynalı Dobrinska, üstüne bir de 1992 yılından beri kırılamayan 4991 puanlık rekoru 5013’e çıkardı.Böylelikle şampiyonanın ilk dünya rekoru gelmiş oldu.İkinci olan Britanyalı Ennis ve üçüncü olan Litvanyalı Skujyte de ülkelerinin rekorlarını kırarak yarışmayı sonlandırdılar.



Pentatlondan sonra konuyu hemen erkekler yedili yarışına getiriyorum.Heptatlonun sempatik ismi ABD’li Ashton Eaton kendinden bekleneni yaptı.Altı branş sonunda birinci olması garantiydi ve son yarışı yani 1000m.yi bu sezonki 2:32.77’lik derecesinden daha kötü koşsa bile şampiyonanın ikinci dünya rekoru gelecekti.Nitekim öyle oldu.Rahat bir yarış sonrasında Eaton altın madalyanın yanı sıra rekor kırdığı için 50 bin dolarlık ödülü de kaptı.Aynı şekilde Natalya Dobrinska'yı da unutmamak gerek.


İsmini uzun ve üç adım atlama listelerinde gördüğümüz ABD’li Will Claye, dün uzun atlamada finale kaldıktan sonra bugün aynı başarıyı üç adım atlamada gösterdi.Finale kalan bir diğer isim ABD’li Christian Taylor oldu.Yalnız gözlerim Teddy Tamgho’yu aradı. Tamgho, Fransa Atletizm Federasyonu tarafından altı ay cezalı olduğu için İstanbul'a gelemedi. 


Şampiyonanın en genç isimlerinden biri olan 1996’lı Emel Dereli gülle atma elemeleri için yerini aldığında bizi bir heyecan kapladı ki sormayın.Sanıyorum anons yapılıncaya dek salonun çoğunluğu Emel’i farkında değildi.Biz daha ısınma atışlarında tezahürata başlamıştık bile.
Gördüğüm kadarıyla Emel de çok heyecanlıydı.Tabii Valeria Adams, Nadzeya Ostapçuk, Michalle Carter, Nadine Kleinert gibi ablaların yanında heyecanlı olmamak mümkün değil.

Emel ilk atışına girerken anons yapıldı ve tüm salon hep bir ağıdan tezahürata başladık.Canım benim, heyecanı gerçekten yüzünden okunuyordu.İlk atışında 16.02m attı.Sonrasında maalesef daha iyi bir derece gelemedi ama olsun sonuçta “Tecrübe parayla satılmıyor.” Yarışmadan yaklaşık bir hafta önce  Eurosport Türkiye’ye verdiği röportajda ailesinin şampiyonaya gelemeyeceğini söylemişti.Umarım televizyondan izleyebilmişlerdir.
 



Gelelim Ablalara.Elemelerden bahsediyordum ama direkt finale geçiyorum.Yarışmadan önce Alman Nadine Kleinert üçüncü olabilir diye düşünmüştüm.Yanılmışım.Valerie Adams 20.54m ile kıta rekoru kırarak birinci, Nadzeya Ostapçuk 20.42m ile ikinci ve Michalle Carter 19.58m ile sezonun kişisel en iyi derecesini yaparak üçüncü oldu.Valerie’nin keyfine diyecek yoktu.


Veronica Campbell-Brown Jamaika’nın en popüler atletlerinden biri.Doha’da olduğu gibi İstanbul’da da kendisini 60m de görüyoruz.Merakla beklediğimizden midir nedir sıra bir türlü Campbell- Brown’a gelmiyor.Dile kolay 64 kadın,sekiz seri var ortada ve kendisi yedinci seride.Sıra Campbell-Brown’a gelinceye kadar Gloria Asumnu, Barbara Pierre, Murielle Ahoure gibi bu sezonun iyi derecelerine sahip yarışmacılar ve bizim komşu kız Bulgar İvet Lalova isimlerini yarı finale yazdırdılar.Veronica ise rahat bir yarış çıkardı.Serisi en yavaş koşulan serilerden biri oldu.Bir de son seride Bahamalı Chandra Sturrup var.41 kere maşallah dediğimiz 41 yaşındaki atlet sezonun kişisel en iyi derecesini yaparak yarı finale kaldı.


Sabah seansının bizi en çok heyecanlandıran bir diğer karşılaşmasındayız şimdi.4x400m bayrak yarışında.Erkeklerde 12 takımın bulunduğu bu yarışmada ilk seride İspanya, Bostvana, Bahamalar, ABD ve Venezuela ile birlikteydik.Takımımızda ilk gün 400m de yarı finale çıkmayı başaran Ali Ekber Kayaş ve 800m nin birinci turda elenen Halit Kılıç’ın yanı sıra Mehmet Güzel ve Yavuz Can bulunuyordu.Sonuç ne olursa olsun tahmin edeceğiniz gibi tüm salon yarış sonuna kadar coşku içerisindeydik.Yarış sonrasında 3:11.28 ile kırılan Türkiye rekoruna da şahit olunca coşkumuz daha da arttı.Fakat rekor finale çıkmak için yeterli olmadı.Genel sıralamada onuncu olarak eledik. 


Barşim, Barşim, Barşim... Beni ne kadar hayal kırıklığına uğrattı sormayın.Aslından nazarıma gelmiş olabileceğini de düşünmüyor değilim.Erkeklerde yüksek atlamanın mutlak favorisi olarak gelen bu genç adam seçmelerde 2.31’e takıldı ve final sonunda sıralamaya baktığımızda 2.28 ile onuncu oldu.Barşim’i es geçersek seçmelerin çok eğlenceli geçtiğini söylemek yanlış olmaz.Zira listedeki atletler iki Rus, bir Suriyeli, iki Yunanlı şeklinde gidiyordu.Rus Ivan Ukhov bir diğer favoriydi. 2.31m ile finale kalırken takım arkadaşı Andrey Silnov 2.33m atladı.Suriyeli Majed Aldin Ghazal atlayışından önce eğlenceli halleriyle “Ben buradayım” derken; Yunanlı atletler salonda çalmaya başlayan(!) “Sirtaki” eşliğinde atlayışlar yaparak tüm dikkatleri üzerlerine toplamayı başardılar.Güle oynaya finale kaldılar. 



Herkesin -özellikle erkeklerin- merakla beklediği isimlerden biriydi Rus Darya Klişina.Sabah seansının sonuna doğru yaklaşırken kendisini uzun atlama seçmelerinde görmeyi başardık.Vallahi ne yalan söyleyeyim,su gibiymiş kızımız. 



Bu sene Klişina ve ABD’li Britney Reese 6.86m atlamışlar.Tabii kendilerinden daha iyi derecelere sahip olan atletler de var.Mesela ABD’li Janay Deloach. 6.89’u bulunan Deloach, üçüncü yani son hakkında 6.90 atlayarak finale yükseldi ve sezonun kişisel en iyi derecesini yeniledi.Finale yükselen diğer isimler arasında beklendiği gibi Klişina, Reese, Shara Proctor var.Hatta Britanyalı Proctor atladığı 6.86m ile ulusal rekor kırarak finale kaldı.Burada Türkiye adına Karin Melis Mey’i görüyoruz.Bu sezon 6.66m si bulunan Mey, Doha’da yarışmayı 6.36m atlayarak 14.sırada tamamlamıştı.İstanbul’da da finale kalır diye düşünüyordum ama beklediğim gibi olmadı.İki faulü bulunan ve bir hakkında 6.62m.atlayan Mey, Belaruslu Nastassia Mironchyk Ivanova’nın son hakkında 6.62m atlamasıyla final şansını kaybetti.

Akşam seansı ise erkekler sırıkla atlama finaliyle başladı.Efsanevi isim Sergey Bubka’nın 6.15m ve Avustralyalı Steve Hooker’ın 6.06 lık derecelerinden sonra 6.03m ile salonda tüm zamanların en iyileri arasına adını yazdırmış olan Fransız Renaud Lavillenie, İstanbul’da 5.95m atladı ve dünyada yılın en iyi derecesini yaparak altın madalyaya ulaştı.Yarışma boyunca yanımızda oturan ve ellerindeki pankartlarla Lavillenie ‘ye destek veren Fransız gençlerle birlikte biz de tempo tuttuk.Yarışma sonrasında Eurosport Türkiye’ye röportaj veren Lavillenie “Açık konuşmam gerekirse buraya gelmeden önce şüphelerim vardı.Fransa ve Türkiye arasında yaşanan sorunlar nedeniyle tepkiyle karşılaşacağımı düşünüyordum.Ancak beni hep desteklediler ve buna çok şaşırdım.Harika bir seyirci vardı.Onlara teşekkür ederim.” demiş. (Doğrusu Lavillenie’nin bu açıklamasını okuyuncaya kadar aklımın ucundan Fransız olayının f’si bile geçmemişti.)

Yeri gelmişken Alman Björn Otto ve Brad Walker 5.80m ile dereceye giren diğer isimler oldu.Brad Walker 5.80de başarılı olduktan sonra direkt 5.90m geçip üstüne iki kez faul yaptı.Son hakkında çıtayı 6.00m ye yükseltti.Fakat başarılı olamadığı için yarışı üçüncü olarak bitirdi.

Birinci günün bizi en çok sevindiren olaylarından biri 1500m de Aslı Çakır Alptekin’in 4:09.30 ile Türkiye rekorunu kırarak finale kalmasıydı.Final zamanı gelip çattığında tüm salonda heyecan doruktaydı.Demiştim,biz Süreyya Ayhan’dan kalma bir alışkanlıkla bu branşı seviyoruz.Aslı, Genzebe Dibaba ve Mariem Selsouli gibi güçlü isimlerin yanında inanılmaz bir performans sergiledi.Yarışmanın başından itibaren biz Aslı’dan güç alıp tezahürat ederken Aslı da bizden güç alıp dünya üçüncülüğüne koştu.Türkiye rekoru da 4:08.74’e indi.Böylece Dünya Salon Şampiyonası’ndaki ilk madalyamızı almış olduk.Ne yarıştı be...Anlatılamıyor.
 


Erkekler yüksek atlama kadar kadınlar yüksek atlama yarışı da çok şaşırtıcı geçti.Rus Çiçerova, İsveçli Ebba Jungmark, İtalyan Antonietta Di Martino, ABD’li şirine Chaunte Lowe, Uzbekistanlı Svetlana Radzivil ve Belçikalı Tia Hellebaut ile birlikte toplamda altı kişi 1.95m barajını geçerek finale kaldı.Barajı geçen kişi sayısı sekiz olmadığı için,kalan iki kişi de 1.92m atlayan Ruth Beitia ve Romen Esthera Petre oldu.Finalde Çiçerova’nın altın madalyaya uzanacağını düşünüyordum ama olmadı.Yarışma sonunda madalya renkleri ise bizleri şaşırttı.Jungmark,Di Martino ve Çiçerova 1.95m atlayarak gümüş madalyaları(!) alırken, Lowe 1.98m ile altın madalyayı boynuna astı.


Meliz Redif’in yarı finalinde elendiği kadınlar 400m finalinde ise, ilk turda rahat bir yarış çıkartıp yarı finale oradan da güzel bir derece ile finale kalan Sanya Richards -Ross bizi şaşırtmadı ve 50.79 ile şampiyon oldu.Başından beri şampiyon olacağı belliydi aslında.Ama bu yarışmanın sıkıcı geçtiği anlamına gelmez çünkü bu kadına bu branş gerçekten çok yakışıyor!


Erkekler 400m de yarı finale kalan Ali Ekber Kayaş devamını getiremedi. Final ise Grenadalı Kirani James açısından tam bir hayal kırıklığıydı.Yarı finalde 46.04 koşarak finale çıkan favori James, finalde 46.21 koşarak sonuncu oldu.Costa Rica’lı Nery Brenes 46.11 ile birinci olurken,iki Bahamalı Demetrius Pinder ve Chris Brown ikincilik ve üçüncülüğü aldılar.

Şampiyona öncesinde Eurosport Türkiye’ye röportaj veren ve Türkiye’nin tarihinden özellikle Kurtuluş Savaşı’ndan ve bayrağın hikayesinden çok etkilendiğini belirten 1500m deki ismimiz İlham Tanui Özbilen, ilk gün belirttiğim gibi geçen sene Türkiye vatandaşlığına geçmişti.Günün sonunda ise Abdelaati İguider, Silas Kiplagat, Mekonnen Gebremedhin gibi başarılı isimlerle finale kalmayı başarmıştı.Final vakti gelip çattığında tüm salon yine heyecanla bekliyordu.Türk bayrağını finalde görmek herkese iyi geldi ve yarışın başından sonuna kadar herkes ayakta destekledi İlham’ı.Yarışma sonuna doğru ikinci madalyamızın rengi belli olmaya başlamıştı.Çekişmeli koşuyu ilk sırada götürürken son anda ikinciliğe düşen İlham 3:45.35 ile gümüş madalyayı almaya hak kazandı ve kendini ayakta alkışlattı.Çizgiyi geçtikten sonra koşup Türk bayrağını alıp işte bu pozu verdi.


Bir müddet bu şekilde kalan İlham daha sonra salonda yapılan söyleşide duygularını Türkçe olarak açıkladı ve konuşması sonunda “Ne mutlu Türk’üm diyene!” dedi.Daha cümlesi bitmeden salon alkıştan inledi.


Yavaş yavaş ikinci günün sonuna geliyor ve merakla beklenen iki önemli finalden bahsediyorum. 


Lolo Jones’un sakatlığından dolayı gelemediği, favorilerden biri olan Kristi Castlin’in de birinci turda elendiği kadınlar 60m engelli finalinde, 100m engellinin son dünya şampiyonu Avustralyalı Sally Pearson’nın 7.73 ile dünyada yılın en iyi derecesini yaparak altın madalyayı kazandığını görüyoruz.Yılın kadın atletini izleme fırsatı bulduğumuz için şanslıyız ama yine de daha çekişmeli geçen bir yarışma olmasını dilerdim.Sally’den sonra gözümün önüne ikinci ve üçüncülüğü alandan ziyade, başarısız bir yarışma geçiren Nijeryalı Seun Adigun geliyor.İlk iki engeli geçmeden devirdi gibime gelmişti.Daha sonra toparladı ama belki diskalifiye edilir diye düşündüm.Geçerli sayılmış.Bu arada gümüş madalyanın Britanyalı Tiffany Porter’a bronzun ise Belaruslu Alina Talay’a gittiğini atlamayayım ve bu finali de burada sonlandırayım.


Pistte en çok merak edilen yarışmalardan biri 100m dir. Aynı şey 60m için de geçerli sanırım.Günün son yarışında nefesler tutulmaya hazırdı.Nitekim finalde son salon şampiyonu Britanyalı Dwain Chambers, 2006 yılında dopingle yakalanmış ve dört yıllık ceza sonrasında anca toparlanabilen ABD’li Justin Gatlin, Asafa Powell’ın yokluğunda Jamaika’yı temsilen Nesta Carter gibi önemli isimler yer alıyordu.Yarış öncesi sonucu tahmin etmekte zorlandım.Bu yüzden sizi doğrudan bu çekişmeli yarışın videosuyla baş başa bırakıp,ikinci günün kapanışını yapıyorum.Duygular şelale... 






One Response to “Şükür Kavuşturana! (İkinci gün)”

  1. Sizin kadar detaylı olmasa da ben d böyle bir günlük yazmaya çalıştım nacizane ;
    http://sporgunlugum.tumblr.com/

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.