Archive for Mart 2012

Şükür Kavuşturana! (Son gün)


Yavaş yavaş güneş yüzünü göstermeye; ağaçlar çiçeklenmeye başlamışken akabinde benim gibi polene alerjisi olanlar da bu güzelliklerden nasibini alıyor.Üstüne bir de grip olursanız kafanızı kaldıramıyorsunuz.İşte bu sebeplerden ötürü kaç gündür bir önceki postların devamı gelemedi.Bu arada blogger bile değişmiş,yeni bir hal almış.Neler neler olmuş...Neyse efendim, affınıza sığınarak yavaş yavaş son günün bazı yarışmalarından bahsedeyim.


Leyla ile Mecnun'u izleyenler bilirler.Dizide "Uzaylı Zekiye" diye bir karakter vardı.Bir olayın sonunu görmek istemediği için sürekli "Bitmesiiinnn..." diye tepkiler veriyordu bu kızımız.Son gün ben de kendimi Zekiye gibi hissettim.Ne ara geçti koskoca üç gün...Anlamadım açıkçası.


Son gün ağırlıklı olarak finallerle ve tabii finaller olunca heyecan, coşku, şaşkınlık, hayal kırıklığı ve daha nice duygularla doluydu.Öğleden sonra başlayan yarışmalarda açılışı kadınlar sırıkla atlama finali yaptı.Bu branşta akla gelen ilk isim kuşkusuz Yelena Isinbayeva.Kendisinin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hatırı sayılır bir hayran kitlesi var.Uzun zamandır düşüş yaşayan Yelena, İstanbul'a gelmeden önce katıldığı salon yarışında resmen geri döndü.Kendisine ait olan 5.00m lik rekoru Stockholm'de 5.01m yaptı. Durum böyle olunca "Acaba Yelena İstanbul'da da bize tarihi bir an yaşatır mı?" beklentisine girdik.Yarışma 14:00'da olduğu için 12:00'da ısınmaya başlamışlar.Atlayışlar 4.30m ile başladı.Yelena 4.70m ile başlamaya karar vermiş.Kendisini yarışırken görebilmek için uzun süre beklemek zorunda kaldık.Sıra Yelena'ya gelinceye kadar Fransız Vanessa Boslak'ın 4.70'e kadar tıkır tıkır gittiğini gördük.Devamını getiremedi ama 4.70m Fransa rekorunu kırmaya yetti.Zaten bu derece ile gümüş madalyayı elde etmiş oldu.Yarışmanın sonunda üçüncü olan isim Britanyanlı Holly Bleasdale idi. Genç atlet Holly, Vanessa ile aynı dereceyi geçmiş olmasına rağmen toplamda daha fazla 'geçersiz atlayışı' bulunduğu için üçüncü sıraya yerleşti. Aslında ilk üçün içinde görebileceğimizi düşündüğüm bir diğer isim Alman Silke Spiegelburg idi.Bu sezon 4.77'si vardı.Finale 4.65m ile veda etti.


Dönelim Yelena'ya. 4.70m ile başlangıç yapıp geçtiği takdirde ilk üçe gireceği kesinleşmişti.16 kişilik finalde Yelena dışında Vanessa ve Holly kalmıştı.Dediğim gibi onlar 4.70'ten sonra veda ettiler.Yelena çıtayı 4.80'e yükseltti.İlk geçişte başarılı olduktan sonra rekor denemesine başladı.Maalesef 5.02'lik  rekor gelmedi.Yalnız başından beri salonun atmosferi görülmeye değerdi.Yelena rekor kıramadığı halde bu kadar coşku varsa bir de rekor kırsaydı ne olurdu bilemiyorum...


Isinbayeva yarışma sonrasında Eurosport Türkiye'ye güzel bir röportaj vermiş.Rekorun neden gelemediğini açıklamış. Buradan ulaşabilirsiniz.


Kadınlar sırık mücadelesi devam ederken kadınlar uzun atlama finali başlamış; kadınlar 60m yarı finali ile erkekler 60m engelli yarı finali koşulmuştu bile.


Kadınlar uzun atlama finali en çekişmeli yarışmalardan biriydi.2010'da Doha'da dünya salon şampiyonu olan ABD'li Brittney Reese, Yelena gibi Türkiye'de hatırı sayılır hayran kitlesi bulunan Rus Darya Klishina, 6.90m ile bu sezonun kişisel en iyi derecesine sahip diğer ABD'li Janay Deloach ve ikinci hakkından sonra açılan Britanyalı Shara Proctor iddaalı isimlerdi.Finalde hiç hatalı atlayışı bulunmayan Klishina 6.85 ile dördüncü oldu.İlk üçe kalanlar belliydi ama kimin hangi madalyayı boynuna takacağı ise son haklarda belli oldu.Çılgın kadın Reese 7.23m atlayıp resmen uçtu.Janay Delolach 6.98 ile bir sürpriz yaparak Shara Proctor'ı son anda geride bıraktı.Proctor da 6.89 ile üçüncü oldu.






Erkekler 3000m de özellikle son metrelerden bahsedeceğim.Aklımda yer eden kısım orası çünkü.Son Avrupa salon şampiyonu şeker insan Mo Farah'ın ilk üçe girebilmek için son dönemeçteki yani 100m nin içindeki yüz ifadesini görmeliydiniz.Kendini ne kadar zorladığı yüzünden belliydi.Tabii rakipleri de güçlü isimler, gözler "Birinci olacak kesin" diye Bernard Lagat'ın üzerinde, ama gönlüm Mo Farah'ın dereceye girmesinden yanaydı.Farah dördüncü olarak bitirdi yarışı.Sonradan bir açıklama yapıldı.Bronzu Farah'ın alacağı söylendi.Müdahale varmış Farah'a.Madalya töreninde baktık Kenyalı Cheruiyot Soi'ye gitmiş bronz.Yani bir değişiklik olmamış.Hiçbir şey anlamadık.Tamamen hayal kırıklığı...






"Sirtaki" eşliğinde finale kalan komşu Dmitrios Chondrokoukis 2.33m ile erkekler yüksek atlamada şampiyon oldu. Aynı zamanda kişisel en iyi derecesini geliştiren komşu sevincini bakın nasıl anlatıyor.






Kadınlar 4x400m bayrak yarışı şaşırtıcı bir şekilde sonuçlandı.ABD takımı birinciliği son anda Büyük Britanya'ya kaptırdı.Salondaki atmosferi belli etmesi açısından yarışma videolarını koymak çok daha yerinde bir paylaşım olacak.ABD'nin son adamı 400m'nin İstanbul'daki şampiyonu Sanya Richards-Ross geçilirken...






Son olarak erkekler 60m engelli finaline bakalım.Göz kamaştıran bir teknikle,engellere hiç dokunmadan rahat rahat geçen Çinli Xiang Liu resmen nazara geldiğini söyleyebilirim. :) Yarı finalinde iyi bir çıkış yaparak seriyi birinci tamamlamıştı ama finalde tam tersi oldu.Hatta finalde reaksiyonlara baktığımızda en kötü reaksiyona sahip ikinci isim.Yarışmayı tekrar izlediğimizde ABD'li Arries Merritt ile ilk iki engele aynı anda giriyor gibi gözükse de üçüncü engelden sonra ara açılıyor.Saliseler konuşuyor.








Yazımı burada noktalarken, şampiyona boyunca 3-4 kez duyduğum ve yanımdaki Fransızların bile eşlik ettiği güzel,kıpır kıpır,tam baharlık bir şarkı ile veda ediyorum.Ayhan Sicimoğlu'ndan "En Estambul" geliyor.İçiniz açılsın...










Şükür Kavuşturana! (İkinci gün)



Eskiden İzmir Atatürk Stadı’na yakın bir yerde otururduk.Kendimi bildim bileli ailecek en büyük eğlencemiz Göztepe maçlarına gitmekti.Yürüyerek ya da bisikletle rahat rahat ulaşırdık stada.Kuzenler, arkadaşlar kim varsa şarkılar söyleye söyleye giderdik.Ligdeki durumu ne kadar farkındaydık bilmem ama, birlikte geçirilen vakti farkında olduğumuz kesindi.

Büyüyünce her şey değişiyor; zevkler, tercihler...Eskisi gibi bir araya gelmeye vakit olmuyor; bir türlü denk gelmiyor.

Dünya Salon Atletizm Şampiyonası’ nın ikinci gününde çocuklarının elinden tutup gelen anne babaları görünce aklıma geldi tüm bunlar.Şampiyona boyunca beni en çok sevindiren görüntü kesinlikle bu oldu.Bir çocuğun sevdikleriyle beraber sosyalliğin tavana vurduğu böyle büyük bir organizasyonda bulunması onlara çok şey katacaktır. 



Evet böyle önemli bir konuyla başlangıç yaptıktan sonra, gelelim ikinci günde neler olduğuna.

Gözümüze ilk çarpan, seyirci sayısında düne göre bir artış olduğuydu.Geleneksel ve sosyal medyada yapılan tanıtım çalışmalarının yetersiz ve geç kalmış olduğunu göz önünde bulundurursak salonun tahminimden kalabalık olduğunu söyleyebilirim.

Bildiğiniz gibi şampiyonanın ilk madalyaları erkekler gülle atma branşına gitti.Bunun dışında dün başlayan ve biten yarışmalardan biri de pentatlondu. Altın madalya için mutlak favori olan Jessica Ennis, gülle atma ve uzun atlamada yaşadığı düşüşle yerini Natalya Dobrinska’ya kaptırdı.48 puanlık farkla birinci olan Ukraynalı Dobrinska, üstüne bir de 1992 yılından beri kırılamayan 4991 puanlık rekoru 5013’e çıkardı.Böylelikle şampiyonanın ilk dünya rekoru gelmiş oldu.İkinci olan Britanyalı Ennis ve üçüncü olan Litvanyalı Skujyte de ülkelerinin rekorlarını kırarak yarışmayı sonlandırdılar.



Pentatlondan sonra konuyu hemen erkekler yedili yarışına getiriyorum.Heptatlonun sempatik ismi ABD’li Ashton Eaton kendinden bekleneni yaptı.Altı branş sonunda birinci olması garantiydi ve son yarışı yani 1000m.yi bu sezonki 2:32.77’lik derecesinden daha kötü koşsa bile şampiyonanın ikinci dünya rekoru gelecekti.Nitekim öyle oldu.Rahat bir yarış sonrasında Eaton altın madalyanın yanı sıra rekor kırdığı için 50 bin dolarlık ödülü de kaptı.Aynı şekilde Natalya Dobrinska'yı da unutmamak gerek.


İsmini uzun ve üç adım atlama listelerinde gördüğümüz ABD’li Will Claye, dün uzun atlamada finale kaldıktan sonra bugün aynı başarıyı üç adım atlamada gösterdi.Finale kalan bir diğer isim ABD’li Christian Taylor oldu.Yalnız gözlerim Teddy Tamgho’yu aradı. Tamgho, Fransa Atletizm Federasyonu tarafından altı ay cezalı olduğu için İstanbul'a gelemedi. 


Şampiyonanın en genç isimlerinden biri olan 1996’lı Emel Dereli gülle atma elemeleri için yerini aldığında bizi bir heyecan kapladı ki sormayın.Sanıyorum anons yapılıncaya dek salonun çoğunluğu Emel’i farkında değildi.Biz daha ısınma atışlarında tezahürata başlamıştık bile.
Gördüğüm kadarıyla Emel de çok heyecanlıydı.Tabii Valeria Adams, Nadzeya Ostapçuk, Michalle Carter, Nadine Kleinert gibi ablaların yanında heyecanlı olmamak mümkün değil.

Emel ilk atışına girerken anons yapıldı ve tüm salon hep bir ağıdan tezahürata başladık.Canım benim, heyecanı gerçekten yüzünden okunuyordu.İlk atışında 16.02m attı.Sonrasında maalesef daha iyi bir derece gelemedi ama olsun sonuçta “Tecrübe parayla satılmıyor.” Yarışmadan yaklaşık bir hafta önce  Eurosport Türkiye’ye verdiği röportajda ailesinin şampiyonaya gelemeyeceğini söylemişti.Umarım televizyondan izleyebilmişlerdir.
 



Gelelim Ablalara.Elemelerden bahsediyordum ama direkt finale geçiyorum.Yarışmadan önce Alman Nadine Kleinert üçüncü olabilir diye düşünmüştüm.Yanılmışım.Valerie Adams 20.54m ile kıta rekoru kırarak birinci, Nadzeya Ostapçuk 20.42m ile ikinci ve Michalle Carter 19.58m ile sezonun kişisel en iyi derecesini yaparak üçüncü oldu.Valerie’nin keyfine diyecek yoktu.


Veronica Campbell-Brown Jamaika’nın en popüler atletlerinden biri.Doha’da olduğu gibi İstanbul’da da kendisini 60m de görüyoruz.Merakla beklediğimizden midir nedir sıra bir türlü Campbell- Brown’a gelmiyor.Dile kolay 64 kadın,sekiz seri var ortada ve kendisi yedinci seride.Sıra Campbell-Brown’a gelinceye kadar Gloria Asumnu, Barbara Pierre, Murielle Ahoure gibi bu sezonun iyi derecelerine sahip yarışmacılar ve bizim komşu kız Bulgar İvet Lalova isimlerini yarı finale yazdırdılar.Veronica ise rahat bir yarış çıkardı.Serisi en yavaş koşulan serilerden biri oldu.Bir de son seride Bahamalı Chandra Sturrup var.41 kere maşallah dediğimiz 41 yaşındaki atlet sezonun kişisel en iyi derecesini yaparak yarı finale kaldı.


Sabah seansının bizi en çok heyecanlandıran bir diğer karşılaşmasındayız şimdi.4x400m bayrak yarışında.Erkeklerde 12 takımın bulunduğu bu yarışmada ilk seride İspanya, Bostvana, Bahamalar, ABD ve Venezuela ile birlikteydik.Takımımızda ilk gün 400m de yarı finale çıkmayı başaran Ali Ekber Kayaş ve 800m nin birinci turda elenen Halit Kılıç’ın yanı sıra Mehmet Güzel ve Yavuz Can bulunuyordu.Sonuç ne olursa olsun tahmin edeceğiniz gibi tüm salon yarış sonuna kadar coşku içerisindeydik.Yarış sonrasında 3:11.28 ile kırılan Türkiye rekoruna da şahit olunca coşkumuz daha da arttı.Fakat rekor finale çıkmak için yeterli olmadı.Genel sıralamada onuncu olarak eledik. 


Barşim, Barşim, Barşim... Beni ne kadar hayal kırıklığına uğrattı sormayın.Aslından nazarıma gelmiş olabileceğini de düşünmüyor değilim.Erkeklerde yüksek atlamanın mutlak favorisi olarak gelen bu genç adam seçmelerde 2.31’e takıldı ve final sonunda sıralamaya baktığımızda 2.28 ile onuncu oldu.Barşim’i es geçersek seçmelerin çok eğlenceli geçtiğini söylemek yanlış olmaz.Zira listedeki atletler iki Rus, bir Suriyeli, iki Yunanlı şeklinde gidiyordu.Rus Ivan Ukhov bir diğer favoriydi. 2.31m ile finale kalırken takım arkadaşı Andrey Silnov 2.33m atladı.Suriyeli Majed Aldin Ghazal atlayışından önce eğlenceli halleriyle “Ben buradayım” derken; Yunanlı atletler salonda çalmaya başlayan(!) “Sirtaki” eşliğinde atlayışlar yaparak tüm dikkatleri üzerlerine toplamayı başardılar.Güle oynaya finale kaldılar. 



Herkesin -özellikle erkeklerin- merakla beklediği isimlerden biriydi Rus Darya Klişina.Sabah seansının sonuna doğru yaklaşırken kendisini uzun atlama seçmelerinde görmeyi başardık.Vallahi ne yalan söyleyeyim,su gibiymiş kızımız. 



Bu sene Klişina ve ABD’li Britney Reese 6.86m atlamışlar.Tabii kendilerinden daha iyi derecelere sahip olan atletler de var.Mesela ABD’li Janay Deloach. 6.89’u bulunan Deloach, üçüncü yani son hakkında 6.90 atlayarak finale yükseldi ve sezonun kişisel en iyi derecesini yeniledi.Finale yükselen diğer isimler arasında beklendiği gibi Klişina, Reese, Shara Proctor var.Hatta Britanyalı Proctor atladığı 6.86m ile ulusal rekor kırarak finale kaldı.Burada Türkiye adına Karin Melis Mey’i görüyoruz.Bu sezon 6.66m si bulunan Mey, Doha’da yarışmayı 6.36m atlayarak 14.sırada tamamlamıştı.İstanbul’da da finale kalır diye düşünüyordum ama beklediğim gibi olmadı.İki faulü bulunan ve bir hakkında 6.62m.atlayan Mey, Belaruslu Nastassia Mironchyk Ivanova’nın son hakkında 6.62m atlamasıyla final şansını kaybetti.

Akşam seansı ise erkekler sırıkla atlama finaliyle başladı.Efsanevi isim Sergey Bubka’nın 6.15m ve Avustralyalı Steve Hooker’ın 6.06 lık derecelerinden sonra 6.03m ile salonda tüm zamanların en iyileri arasına adını yazdırmış olan Fransız Renaud Lavillenie, İstanbul’da 5.95m atladı ve dünyada yılın en iyi derecesini yaparak altın madalyaya ulaştı.Yarışma boyunca yanımızda oturan ve ellerindeki pankartlarla Lavillenie ‘ye destek veren Fransız gençlerle birlikte biz de tempo tuttuk.Yarışma sonrasında Eurosport Türkiye’ye röportaj veren Lavillenie “Açık konuşmam gerekirse buraya gelmeden önce şüphelerim vardı.Fransa ve Türkiye arasında yaşanan sorunlar nedeniyle tepkiyle karşılaşacağımı düşünüyordum.Ancak beni hep desteklediler ve buna çok şaşırdım.Harika bir seyirci vardı.Onlara teşekkür ederim.” demiş. (Doğrusu Lavillenie’nin bu açıklamasını okuyuncaya kadar aklımın ucundan Fransız olayının f’si bile geçmemişti.)

Yeri gelmişken Alman Björn Otto ve Brad Walker 5.80m ile dereceye giren diğer isimler oldu.Brad Walker 5.80de başarılı olduktan sonra direkt 5.90m geçip üstüne iki kez faul yaptı.Son hakkında çıtayı 6.00m ye yükseltti.Fakat başarılı olamadığı için yarışı üçüncü olarak bitirdi.

Birinci günün bizi en çok sevindiren olaylarından biri 1500m de Aslı Çakır Alptekin’in 4:09.30 ile Türkiye rekorunu kırarak finale kalmasıydı.Final zamanı gelip çattığında tüm salonda heyecan doruktaydı.Demiştim,biz Süreyya Ayhan’dan kalma bir alışkanlıkla bu branşı seviyoruz.Aslı, Genzebe Dibaba ve Mariem Selsouli gibi güçlü isimlerin yanında inanılmaz bir performans sergiledi.Yarışmanın başından itibaren biz Aslı’dan güç alıp tezahürat ederken Aslı da bizden güç alıp dünya üçüncülüğüne koştu.Türkiye rekoru da 4:08.74’e indi.Böylece Dünya Salon Şampiyonası’ndaki ilk madalyamızı almış olduk.Ne yarıştı be...Anlatılamıyor.
 


Erkekler yüksek atlama kadar kadınlar yüksek atlama yarışı da çok şaşırtıcı geçti.Rus Çiçerova, İsveçli Ebba Jungmark, İtalyan Antonietta Di Martino, ABD’li şirine Chaunte Lowe, Uzbekistanlı Svetlana Radzivil ve Belçikalı Tia Hellebaut ile birlikte toplamda altı kişi 1.95m barajını geçerek finale kaldı.Barajı geçen kişi sayısı sekiz olmadığı için,kalan iki kişi de 1.92m atlayan Ruth Beitia ve Romen Esthera Petre oldu.Finalde Çiçerova’nın altın madalyaya uzanacağını düşünüyordum ama olmadı.Yarışma sonunda madalya renkleri ise bizleri şaşırttı.Jungmark,Di Martino ve Çiçerova 1.95m atlayarak gümüş madalyaları(!) alırken, Lowe 1.98m ile altın madalyayı boynuna astı.


Meliz Redif’in yarı finalinde elendiği kadınlar 400m finalinde ise, ilk turda rahat bir yarış çıkartıp yarı finale oradan da güzel bir derece ile finale kalan Sanya Richards -Ross bizi şaşırtmadı ve 50.79 ile şampiyon oldu.Başından beri şampiyon olacağı belliydi aslında.Ama bu yarışmanın sıkıcı geçtiği anlamına gelmez çünkü bu kadına bu branş gerçekten çok yakışıyor!


Erkekler 400m de yarı finale kalan Ali Ekber Kayaş devamını getiremedi. Final ise Grenadalı Kirani James açısından tam bir hayal kırıklığıydı.Yarı finalde 46.04 koşarak finale çıkan favori James, finalde 46.21 koşarak sonuncu oldu.Costa Rica’lı Nery Brenes 46.11 ile birinci olurken,iki Bahamalı Demetrius Pinder ve Chris Brown ikincilik ve üçüncülüğü aldılar.

Şampiyona öncesinde Eurosport Türkiye’ye röportaj veren ve Türkiye’nin tarihinden özellikle Kurtuluş Savaşı’ndan ve bayrağın hikayesinden çok etkilendiğini belirten 1500m deki ismimiz İlham Tanui Özbilen, ilk gün belirttiğim gibi geçen sene Türkiye vatandaşlığına geçmişti.Günün sonunda ise Abdelaati İguider, Silas Kiplagat, Mekonnen Gebremedhin gibi başarılı isimlerle finale kalmayı başarmıştı.Final vakti gelip çattığında tüm salon yine heyecanla bekliyordu.Türk bayrağını finalde görmek herkese iyi geldi ve yarışın başından sonuna kadar herkes ayakta destekledi İlham’ı.Yarışma sonuna doğru ikinci madalyamızın rengi belli olmaya başlamıştı.Çekişmeli koşuyu ilk sırada götürürken son anda ikinciliğe düşen İlham 3:45.35 ile gümüş madalyayı almaya hak kazandı ve kendini ayakta alkışlattı.Çizgiyi geçtikten sonra koşup Türk bayrağını alıp işte bu pozu verdi.


Bir müddet bu şekilde kalan İlham daha sonra salonda yapılan söyleşide duygularını Türkçe olarak açıkladı ve konuşması sonunda “Ne mutlu Türk’üm diyene!” dedi.Daha cümlesi bitmeden salon alkıştan inledi.


Yavaş yavaş ikinci günün sonuna geliyor ve merakla beklenen iki önemli finalden bahsediyorum. 


Lolo Jones’un sakatlığından dolayı gelemediği, favorilerden biri olan Kristi Castlin’in de birinci turda elendiği kadınlar 60m engelli finalinde, 100m engellinin son dünya şampiyonu Avustralyalı Sally Pearson’nın 7.73 ile dünyada yılın en iyi derecesini yaparak altın madalyayı kazandığını görüyoruz.Yılın kadın atletini izleme fırsatı bulduğumuz için şanslıyız ama yine de daha çekişmeli geçen bir yarışma olmasını dilerdim.Sally’den sonra gözümün önüne ikinci ve üçüncülüğü alandan ziyade, başarısız bir yarışma geçiren Nijeryalı Seun Adigun geliyor.İlk iki engeli geçmeden devirdi gibime gelmişti.Daha sonra toparladı ama belki diskalifiye edilir diye düşündüm.Geçerli sayılmış.Bu arada gümüş madalyanın Britanyalı Tiffany Porter’a bronzun ise Belaruslu Alina Talay’a gittiğini atlamayayım ve bu finali de burada sonlandırayım.


Pistte en çok merak edilen yarışmalardan biri 100m dir. Aynı şey 60m için de geçerli sanırım.Günün son yarışında nefesler tutulmaya hazırdı.Nitekim finalde son salon şampiyonu Britanyalı Dwain Chambers, 2006 yılında dopingle yakalanmış ve dört yıllık ceza sonrasında anca toparlanabilen ABD’li Justin Gatlin, Asafa Powell’ın yokluğunda Jamaika’yı temsilen Nesta Carter gibi önemli isimler yer alıyordu.Yarış öncesi sonucu tahmin etmekte zorlandım.Bu yüzden sizi doğrudan bu çekişmeli yarışın videosuyla baş başa bırakıp,ikinci günün kapanışını yapıyorum.Duygular şelale... 






Şükür Kavuşturana!


Doha’dan bayrağı teslim aldığımızdan beri resmen şafak sayıyorum.İki sene,bir sene,altı ay,üç ay ama inanın son iki gün geçmek bilmedi.

Nihayet 08.03.2012’de duvara son çentiğimizi attık ve bir an önce sabah olsun diye bekledik.


14.Dünya Salon Atletizm Şampiyonası 9-11 Mart’ta İstanbul’da gerçekleştirildi.Hem de her zamankinden farklı bir merak ve önem taşıyarak.

Birincisi baştan beri aklımızda bazı sorular vardı.Sinan Erdem’e ne oldu? Peki yeni salon nereye yapılacak ? Yetişecek mi? Elimizden alınır mı? Yok yok işi bitmez buranın...

Baktık ki tüm bu sorulara rağmen,yıllardır ihtiyacımız olan salona kısa sürede kavuşmuşuz.Hatta büyük bir özlemle bekliyormuşuz da haberimiz yokmuş.Üstüne üç tane test yarışması düzenlemişiz.Hem de dünya standartlarında.Şampiyonada eksiklikler ne durumdaydı aralarda bahsedeceğim ama şunu belirtmek gerekir ki  “Ben buradayım” diyen bir durum yoktu!

Gelelim “Acaba kimler katılacak?” sorusuna.Bildiğiniz gibi önümüzde Londra Olimpiyatları var.Başarılı pek çok atlet kendini denemek isterken pek çoğu da nadasa bıraktı.Yazıldı,çizildi;son anda karar verenler,son anda vazgeçenler,sakatlıklar yüzünden gelemeyenler oldu.Neticede 172 ülke ve 683 atlete kapılarımızı açtık ve daha şampiyona öncesinde rekor kırdık.Üstüne bir de Yelena Isinbayeva, Justin Gatlin, Sally Pearson,Bernard Lagat, Ashton Eaton, Pamela Jelimo ve daha birçok başarılı atleti ve şampiyonluklarını izleme şansı bulduk.

Şampiyona öncesinde kazandıklarımızdan bazıları bunlar bir de şampiyona sırasında ve sonrasında kazandıklarımız,kazanacaklarımız bulunuyor.2020 Olimpiyatlarına aday bir ülke olarak bu şampiyona bizim için referans görevi taşıyor.Etkilerini bu süre zarfı içinde göreceğiz.

Şimdi gelelim merakla beklenen birinci güne.

Rahat bir ulaşımdan sonra -rahat diyorum çünkü metrobüse binmeden önce 'Gerçek İstanbul’a hoşgeldin.' dediler ama şansıma metrobüs kalabalık değildi- Ataköy Atletizm Salonu’na vardık.Salonu görünce şaşırdım.Zira Türkiye Salon Şampiyonası’ndan sonra dış yüzeye atletizm ile ilgili figürler yerleştirilmiş.Pek de güzel olmuş.


Salonda düzenlenen ilk yarışmada yani Türkiye Salon Şampiyonası’nda giriş yaptığımız kapı esasında sporcu girişiydi.Dünya şampiyonası için,oradan Sinan Erdem’in içine uzanan kapalı bir yol yapılmış.Çadıra benzeyen bu yolun sonu ısınma alanına çıkıyormuş.


Seyircilerin giriş tarafına geçebilmesi için, sporcuların ısınma alanına gittikleri yolun üzerinden portatif bir merdiven yapılmış.Tek merdiven yeterli değildi.Kalabalıkta beklemek durumunda kaldık.Yavaş yavaş seyirci girişine ilerlerken biletimizi çoktan elimize almıştık bile.Benim daha önce “Şirinler” diye bahsettiğim gönüllüler bu defa yeşil yeşil giyinmişlerdi.Giriş kapısından işe koyulmuşlar ve biletlerimizi tek tek makineye okutuyorlardı.Ardından güvenlik görevlileri üstümüzü ve varsa çantamızı kontrol ettiler ve şampiyona boyunca en saçma gelen olay ile orada karşılaştık.Güvenlik amaçlı olarak bozuk paraların alınması.”Futbol maçına mı geldik arkadaş!” havası katmadı değil.Ayrıca yiyecek ve içecek girişi de yasaktı.Diğerlerini anlarım da bari suları almasalardı. 

Oturacağımız bölüme ilerlerken koridorda tatlı bir kalabalık vardı.Elemeler tam vaktinde başlamıştı bile.Her köşe başında gönüllüler bulunuyor ve nereye oturacağımız konusunda yardımcı oluyorlardı.Nihayet salondayız.Bizim bulunduğumuz bölüm 60m. çıkışının oradaydı.Şöyle güzel bir manzara vardı. 


İçeri girer girmez güllede David Storl, Reese Hoffa, Tomasz Majewski, Dylan Armstrong, Ruther Smith ve daha pek çok ismin gözüme çarpması günün iyi geçeceğinin ilk işaretiydi.Isınma atışları yapılıyordu.Aynı anda sahada kadınlar yüksek ve üç adım atlama elemeleri devam ediyor bir yandan da yine kadınlarda 400m. turları gerçekleştiriliyordu.



Ülkemizi temsilen güllede Hüseyin Atıcı, üç adım atlamada Sevim Sinmez yer alıyordu.Yüksek atlama bölümünü net göremediğimiz için Burcu Ayhan nerede diye bakındık.Meğer milli sporcumuzun sakatlığı nüks etmiş.İlerleyen sürede 400m.nin ikinci serisinde Meliz Redif’i izledik.Altı seriden oluşan elemelerde her seriden ilk iki kişi ve bunların dışında en iyi altı derece yarı finale kalıyordu.Meliz’de 53.55lik derecesiyle yarı finale kaldı.Hatta dişli rakiplerinden biri benim de favorim olan ve yarı finalde Meliz ile aynı seriye düşen Sanya Richard-Ross’tu.

Erkekler gülle atma elemelerinde ise kürsüde göreceğim üç ismi çoktan belirlemiştim.Bu yüzden Storl,Hoffa ve Majewski’ye odaklandım.Final barajı 20.70 idi.Storl ve Hoffa tek atış yaparak finale yükseldi.İkinci atışlardan sonra da yanlarına Majewski eklendi.Şampiyonanın ilk finali de bu şekilde olur diye düşünmüştüm ama sonradan Ryan Whiting’in sürpriziyle karşılaştık.Hüseyin Atıcı ise 18.42’lik derecesi ile elendi.

Gülle derecelerini gösteren tabelayı göremediğimizi de eklemeliyim.Bu durum işimizi hayli zorlaştırdı.Koca koca adamlar derecelerine sevinirken biz dereceleri görebilmek için eciş bücüş olduk.Neyse elimizin altındaki teknoloji sağ olsun. :)

Bu arada tribünlerdeki en eğlenceli grup Polonyalılardı.Majewski’nin finale kalmasıyla coştular. 



Sabah seansındaki yarışmalar bu kadar değil.Altı seriden oluşan erkekler 800m.yarışında milli formayı 1992 doğumlu Halit Kılıç giyiyordu.Serisinde favorilerden biri olan 1994 doğumlu Mohammed Aman ile yarıştı fakat yarı finale yükselemedi.



60m.engellide bu senenin en iyi ikinci derecesini yapan Jessica Ennis’in adı hem pentatlonda hem de kadınlar 60m.engellide geçiyordu.Görünce çok şaşırmıştım.Pentatlonda hızlı bir başlangıç yapan Ennis,muhtemelen yarışmalar art arda olduğu için, 60m.engellide yarışmadı.Yarışma saatleri tıkır tıkır işliyordu.Saat 11.25’te 60m engellide yarışan pentatletler 12.05’te yüksek atlama için piste geri döndüler.Bravo!

Pentatlerin 60m.engelli yarışından sonra piste “Demir adamlar” çıktı.Açılışı 60m.ile yapan heptatletlerde gözler baştan sona Ashton Eaton’daydı.

Kadınlar 800m.serileri en heyecanlı geçen yarışmalardan biriydi.Üç seriden oluşan yarışmada seri birincileri ve bunların dışında en iyi koşan üç kişi finale kaldı.Bizi temsilen yarışan ve benim her yarışını merakla izlediğim Merve Aydın’ın serisi de çok çekişmeli geçti.Öyle ki Merve elinden gelenin en iyisini yaparak 2:01.19 ile Türkiye rekorunu kırdı fakat Fantu Magiso bir önceki seriyi 2:01.69 luk derecesiyle birinci bitirip doğrudan finale kaldığı için,derecesi daha iyi olmasına rağmen, Merve finale yükselemedi.


Merve’nin yarışmasından sonra,diğerlerine haksızlık etmek istemem ama,şunu daha iyi fark ettim ki biz orta ve uzun mesafe yarışmalarında kendi sporcumuzu görmekten büyük keyif alıyoruz.Süreyya Ayhan’dan kalma bir alışkanlık olsa gerek.

Erkekler 400m.de  ise altı seri vardı.Kendi serisinde ilk ikiye girenler ve bunların dışında en iyi altı derece içerisinde yer alan atletler yarı finale kalma hakkı kazandı.Serilerde Demetrius Pinder, Kirani James, Nigel Levine, Gil Robert,Chris Brown gibi bu sezon iyi dereceler elde etmiş isimler bulunuyordu.47.55 koşan Ali ekber Kayaş ise yarı finale kalmayı başaran bir diğer atletimiz oldu.

400m. bittikten sonra sırada 1500m. vardı.Burada bizi Avrupa Salon ikincimiz Kemal Koyuncu ve 2011’de Türkiye vatandaşı olan 1990 doğumlu İlham Tanui Özbilen temsil etti.Aslında 2013’te yarışacak olan İlham’a bu şampiyona için IAAF’ten özel izin çıktı.İyi bir yarış çıkartan İlham doğrudan finale kalmaya hak kazandı.Kemal Koyuncu ise, sezon derecesini geliştirmesine rağmen maalesef finale kalamadı.

İlk günün sabah seansında düzenlenen elemelere bir de şu açıdan bakalım:

Kadınlar yüksek atlamada sezonun kişisel en iyi derecesini yapan beş kişi bulunuyor.Bunlardan biri elemelerde ve finalde 1.95m ile gümüş madalyayı kapan İsveçli Ebba Jungmark’tı.

Kadınlar üç adım atlamada sezonun kişisel en iyi derecesini yapan isimlerden biri gençlere taş çıkartan 1972 doğumlu Yamilé Aldama oldu.Büyük Britanyalı atlet elemelerde 14.62m. atladı ve serisini birinci bitirdi.Yamilé dışında sezonun kişisel en iyi derecesini yapan üç isim daha bulunuyor.Ayrıca Hindistanlı Mayookha Johny 13.95m. ile ulusal rekoru kırmayı başardı.


Kadınlar 400m.elemelerinde ise,sezonun kişisel en iyi derecesini yapıp yarı finale yükselen Ukraynalı Nataliya Pyhyda orada da bu derecesini geliştirdi ama finale yükselemedi.Bunun dışında Tacikistanlı Ovcharenko ulusal rekor kırdı.

Erkekler gülle atmanın genç ismi David Storl sezonun kişisel en iyi derecesini yapıp ilk atışıyla finale kaldı.Ayrıca Arjantinli German Lauro kıta rekorunu kırdı.Bir de Emanuele Fuamatu unutmamak gerek zira taaa Samoa’dan kalkıp gelen genç arkadaş ulusal rekor kırıp gitti.Geldiğine değmiş doğrusu.

Beşli branş sonunda boynuna bronz madalyayı geçirecek olan Litvanyalı Austra Skujyte 60m. engellide ve yüksek atlamada kişisel en iyi derecelerini yaptı.

Kadınlar 800m. elemelerinde ise, bir sezonun kişisel en iyi derecesi bir de ulusal rekorun yanı sıra,altı tane kişisel en iyi dereceyi görüyoruz.Ulusal rekorda daha önce dediğim gibi Merve Aydın’dan geliyor.

Erkekler 400m ise çok bereketli.Otuzdan fazla atletin yer aldığı elemelerde dört tane sezonun kişisel en iyi derecesi,altı tane kişisel en iyi derece ve bir tane ulusal rekor geldi.

Son olarak tekrar heptatletlere bakıyoruz.Gülle atmada Natallia Dobrinska ve Tatyana Çernova’dan sezonun kişisel en iyi dereceleri gelirken, Jessica Ennis’ten de kişisel en iyi derece geldi.Ayrıca Dobrinska 16.51m.ile gülleyi birinci sırada tamamladı.Birileri 14.79m atan Ennis ve 13.90m atan Çernova’ya gülle çalıştırmalı! 


Artık yavaş yavaş öğleden sonraya geçebilirim.

Aradan sonra,merakla beklediğimiz açılış töreni için hemen yerlerimizi aldık.Sabah içeri girdiğimizde tepede asılı olan beyaz bir örtü vardı meğer açılış gösterisi içinmiş.Yere indirilmiş ve bir güzel ışıklandırılmış.Dansçı arkadaşların bir kısmı örtünün içine girerek hazırlıklarına devam ediyorlardı.

Bu sırada şampiyona boyunca yerlerinde duramayan maskotlarımız Tik&Tak salonda tur atmaya başlamışlardı.

Korhan Abay’ın mikrofonla piste çıkması ve protokolün de yerini almasından sonra sunum başladı.

Protokolde ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç,Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği Başkanı Lamine Diack ve Türkiye Atletizm Federasyonu Başkanı Mehmet Terzi gibi önemli isimler bulunuyordu.


Bu arada Lamine Diack yılların eskitemediği bir isim.Öyle ki 1999 yılından bu yana başkanlık yapıyor.Anlaşılan daha torun torba sahibi olmamış hayatından pek de memnun :)


Dans grubu yerini aldıktan sonra gösteri başladı.Açılış törenlerini bilirsiniz.Gösteriler protokole yönelik yapılır biz de koreografiyi kıyıdan köşeden izlemeye çalışırız.Oturduğumuz yerde gülle atmanın filesi bulunduğu için örtünün altından ne çıktı tam göremedik ama genel itibariyle -arada senkronizasyondan eser olmasa da- iyi bir gösteriydi.Daha iyi olabilir miydi?Kesinlikle olurdu ama belki de senkronizasyona bizden başka takılan olmamıştır.Ne bileyim?

Yaklaşık 20 dakika süren dans gösterisinden sonra bayraklar yerini almaya başladı.Bir ara piste sığamayacaklar diye korktuk.Bayraklar yerlerini aldıktan sonra sıra geldi açılış konuşmalarına.Sırasıyla Türkiye Atletizm Federasyonu Başkanı Mehmet Terzi, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, IAAF Başkanı Lamine Diack ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşmalarını yaptılar.

Konuşmaların genel özeti kısaca şöyle; katılan ülke ve sporcu sayısı,Türkiye’de bir ilk olması,İstanbul’un Avrupa Spor Başkenti seçildiği yıl böyle bir organizasyonun düzenlenmesi ve emeği geçen herkese çokça teşekkür...

Açılışı yaptığımıza göre artık yarışmalara dönelim.

Sally Pearson, Kristi Castlin, Alina Talay, Tifanny Porter gibi önemlli isimlerin yer aldığı kadınlar 60m. engelli elemeleri bizi en çok şaşırtan karşılaşmalardan biri.İsmi hem 60m.de hem de burada geçen Sally Pearson serisinde 7.85 koşarak birinci geldi ve doğrudan yarı finale yükseldi.Bu derece ile aynı zamanda kıta rekorunu kırdı.

Diğer seride ise bu sene formu yerinde olan Kristi Castlin bulunuyordu.Finale kalırsa rekor bile kırabileceğini düşündüğümüz Castlin hatalı çıkışı ile bize büyük bir sürpriz yaptı.Açıkçası ilk başta ne olduğunu anlamadık.Teknik bir hata olduğunu düşünmüştük ama durum öyle değilmiş.Bu arada Castlin bu hatalı çıkışıyla Vonette Dixon’ı da yanında sürükledi.Böylece bu ikili şampiyonaya erken veda etti.
60m.engelli elemelerinde Sally Pearson’ın rekoru dışında iki ulusal rekor,bir sezonun kişisel en iyi derecesi bir de kişisel en iyi derece yer alıyor.


57 atletin yer aldığı erkekler 60m. elemeleri sonunda Justin Gatlin,Dwain Chambers, Nesta Carter, Trell Kimmons gibi favori isimlerin hepsi yarı finale kalmayı başardı.

Sırada heptatletlerin gülle atma yarışması var.Yarışma sonunda düşündüğüm tek şey “Biri kesinlikle Ashton Eaton’a gülle çalıştırmalı” oldu.Burada 14.56m atarak üçüncü olan Eaton aynı zamanda bu sezonki en iyi kişisel derecesi yaptı ama; bence daha iyi bir derece de atabilir.

Erkekler uzun atlama ise çok çekişmeli geçti.Brezilyalı Da Silva elemelerdeki son hakkında 8.28m. atlayarak dünyada yılın en iyi derecesini yaptı ve finale yükseldi.Ülkemizi temsil eden Alper Kulaksız’dan sezonun kişisel en iyi derecesi geldi ama final için yeterli olmadı.

İlham Tanui Özbilen’den sonra,geçtiğimiz sene Türkiye vatandaşı olan bir diğer isim 3000m.de yine IAAF’in özel izni ile yarışma hakkı kazanan Polat Kemboi Arıkan’dı.Polat serisinde Mo Farah, Kipronu Choge, Hayle İbrahimov ve Bernard Lagat gibi isimlerle yarıştı ancak finale yükselemedi.Finale yükselenlere baktığımızda ilk serinin daha çekişmeli geçtiğini söylemek gerekir.İki seriden oluşan elemelerde ilk dört kişi haricinde, sıralamada en iyi dört dereceyi yapan atletler finale kalma hakkı kazandı.

Yazının başında erkekler gülle atmada Ryan Whiting’in sürpriz yaptığını söylemiştik.Finalde tam 22m.atarak hem dünyada yılın en iyi derecesini yaptı hem de altın madalyayı kaptı.Storl 21.88 ile sezonun kişisel en iyi derecesini yaparak ikinci oldu.Altı hakkının dördünde faul yapmamış olsaydı belki daha iyi bir derece gelebilirdi.Bronz madalyayı ise 21.72 ile Polonya rekorunu kıran Tomasz Majewski aldı.Polonyalılar yine çıldırdı.



Son olarak kadınlar 1500m elemelerinden bahsedip ilk günün sonuna geliyorum.15 atletin yer aldığı bu yarışta favori olarak Dibaba kardeşlerin en küçüğü Genzebe de yer alıyordu.Genzebe Dibaba bizi şaşırtmadan rahat bir şekilde finale yükselmeyi başardı.Bizi asıl şaşırtan isim ülkemiz adına yarışan Aslı Çakır Alptekin oldu.Hedefi tabii ki finale kalmaktı ama daha önce salonda yarışmadığı için neler yapabileceğini kestiremiyorduk.Aslı’nın bulunduğu seri ilk seriden daha hızlı geçti.Şöyle ki Genzebe 4:11.17 ile birinci gelerek doğrudan finale kalırken, Aslı 4:09.30luk derecesi ile Türkiye rekorunu da kırarak finale kalmayı başardı.Bu defa Türkler çıldırdı!




Blogger tarafından desteklenmektedir.